Sayfalar

23 Aralık 2011 Cuma


KUM SAATİ

Eldeki vakit
yaşanacak ne kaldıysa o kadardı
zamanın da işi gücü vardı elbet,
doldur-boşalt bir gezegendi burası

aşk aşk diye, çökünce ''gece gecenin'' üstüne
tokat gibi bir tur daha atardı dünya ve
ellerin uçup giderdi bembeyaz
yerine bitmeyen sensizlik gelirdi

öyle berbattı ki vaziyet
sokaklar sokaklara yasaktı
insanlar insanlara yasak
soluk soluğa yasak
bunlara katlanmak hep serbest!

Kesilmişti yolları
her sevişmenin, her gülüşün
gövdeler sızım sızım sızlar
duvarlara dayadığın başın yanar yanardı;
ortadoğu'lu bir tablo kendini kendi çizerdi

hangi çiçek, hangi şiir, hangi alkol ayağa kaldırabilirdi 
felç olmuş duyguları
hangi duygu böyle zalim olabilirdi yalnızlıktan başka

Islanırdı gözlerin sonra kururdu çöller gibi
dururdu kalbin sonra atardı ellerindekini
saatler dolar taşar
özlemler çoğalır
o eksilirdi yanı başında


YANA YANA YANLIŞLIK 

Hazırlarken valizimi, 
bir üşütme tutmuştu beni 
en sıcak duygularım terk etmişti bünyemi
kalanlarsa intihar etmişti sanki;
Talihim oturmuş ağlıyordu bir köşede
gidiyordum ben de  
 
ardımda bomboş bir oda ve 
bir ömre dağılmış umutlar bırakarak

dinmeyen göz yaşların,
çıldırmış sabrın
ertelediğin yılların; boşuna oyalanmalardı;
Sen yanlışlarını doğru sanıyordun;
yalnızlığa zorlanmışlığını tercihin sanıyordun
her yerde hayallerin koşuşturuyordu
oysa bir yüz yaklaşmalıydı yüzüne teklifsiz;
Yaşam böyle gerçekleşiyordu.

Bekleyişler dindirmiyordu sızılarını;
gözlerin bıkmıştı, cismin bıkmıştı;
parmak uçlarında başlayan isyan vücuduna yayılıyordu.
Aynalar paramparça ağlıyordu,
duvarlar ağlayarak yıkılıyordu;
Mutluluk istiyordu ellerin,
anlamıyordun!

Geri çevirdikçe her yorgun yolcuyu kapından;
nehirler de göçüyordu teninden
köle masalları alıyordu onların yerini
Mevsimler ve ömrün birbirine dargındı
sendin onları ayıran!
anlamıyordun!

Sana olan hislerim biterken
ben de son uçağa binmiş olurum.
Anonslar biter, kemerler bağlanır,
şehirde bir çiçekçi dükkanı silahlı kişilerce basılır,
bankalar haciz gönderir yalnızların duygularına,
belki de bu şiir gelir çalar kapını ansızın
ve sen kalakalırsın öylece

duyuyor musun 

bir ritm var havada sağır ediyor her şeyi, bu bir efekt olmalı
bahçede çimenlerin üstünde bir çocuk uyuya kalmış bu da bir sahne!
Yüreğindeki yanlışa seslen içeri girsin
biraz sonra yağmur başlar, hava serinler
ört üstünü üşütmesin.''




BİR BAŞKA KENDİN

Bir hikayen var;
Bilmediğin ellerinle
bilmeden yazıp
kendini anlattığın
kimine mâkûl,
kimine saçma gelen
bir hikayen var.

Bir insanın kalabalık bir caddede mutlulukla çarpışması,
ama onu tanıyamaması gibi
anlaması anlatması zor
bir hikayen var.

Yorgun ve aşk dolu;
dingin ve bağımlı,
büyük hatalara tutkulu..
peşini bırakmayan hikayen!

Bilge zamanlar bir gün;
yaprakyaprak getirdiğinde,
dağılmış bir orduya benzeyen mazini;
Küçük bir cep aynasından fışkıran sayısız imge arasında görür ve
zar zor tanırsın kendini, 
ağlarsın, sakinleri göçüp gitmiş bir kasaba gibi 
Ama teselli eden çıkmaz
Aksine, dönüp sırtını gider herkes
Çünkü sahibine rağmendir hikayeler
...
Ola ki bir gün, biri anlar, anlatır;
fırtınalar yüzünden durulmayan hikayen;
seninle dopdolu,
Göz ucuyla okunduğu gün bile
nasıl da sevilir.



GEÇ GELEN


Sessiz yürekte gizli sevgiydin;
Kayıp mektup, titreyen ellerinde,
göz yaşların yenilmiş, darmadağın olmuş yerlerdeydi.
Önemi kalmamıştı artık, ne geçmişin, ne geleceğin;
Göğsünün içinde yer değiştirir gibi sanki yüreğin
artıp duran kuşkularını güçlendirmiş,
Masadaki büyüteç odağından çatlamış ve her şey anlaşılmıştı;
Sizi ayırmışlardı:
yağan yağmur da, vaktinde gelmeyen otobüs de, o en yakınların da:
tanımsız kötülüklerdiler hepsi de!.
Şimdi daha iyi anlıyordun;
Şimdi, suskun ve çaresiz, görüyordun ki
o toparlanıyordu, kararlıydı ve gidecekti;
Bazı acıların son bulacak ama bazıları da başlayacaktı;

Susuyordun: çünkü sorumlusuydun bu gidişin
Uğruna her şeyi ve herkesi feda ettiğin 
''o büyük mutluluğuna'' artık çok kızıyor ve
onu bencil buluyordun.
Şu mavi göğün altında, ne de güzel geçmişti  günler oysa;
kuşkusuz böyle de devam ederdi;
ama artık ne önemi vardı, kahkahaların, çılgın anların;
Bir tertip üzerine bir mutluluk kurulmuştu ve yavaş yavaş yıkılıyordu,
önemi yoktu hiç birinin!

Bitkindin.
Mümkün olabilse bir mucize gibi geriye döner;
kendini ve hayatını içtenlikle ona verir,
karşılığında bağışladıklarınıysa geri çevirirdin:
çünkü,''istemek'' tüketiyordu artık seni, son vermeliydin.
Aşksa söz dinlemiyordu;
o sadece kendi istediğine dönüşüyordu: ayrılığa, mutluluğa, felakete..
...
Bir trafik kazasına benzeyen bu ani, bu sarsıntılı hesaplaşma,
bir ambulans bekler gibi kendi kendinle yüzleşme...
Oyun bitiyordu sanki:
Birinin hayatını yönetmiş olmak
ve şimdi onun zavallısı olmak..

Kimseye göre değildi şu kaldırıma savrulmuş valizdekiler artık,
etrafa dağılmışlardı, olabildiğince şekilsizlerdi,
sadece polis kayıtlarına gireceklerdi
bu kadardı işte!


TEMENNİ

Yıllar geçip gitmiş,
sen aynı kalmışsın: Ilık, sakin
mevsimlere benzeyen tavrın seninle
bugünlere kadar gelmiş,
Yıllar değişmiş,
sen değişmemişsin!

Bir hayat kurmuşsun kendine:
Tebessümün anlatıyor;
Sevincinden yayılan rüzgar,
masada bekleyen mektup gibi
umut veriyor;
Yolunu kaybetmiş sonbahardan gelen o mektup.

Ah! nasıl da kucaklaşıyor mazi ve şimdi!
Slow ritm bir şarkı çalıyor bildiğimiz sokaklarda;
sözleri içine işliyor insanın;
duyuyor musun?

Önümüzdeki yıllar nasıl olur kim bilir, diyor aklım;
O sakin güzellik devam eder umarım, diyor yüreğim de.
‘’Budur geleceğe dair  en doğru temenni’’ diyoruz  hep birlikte.
Peki, sen ne dersin?

YAŞATILAN

Biri geç gelecek o caddeye bugün;
Cadde donup kalacak bir an,
sonra akmaya devam edecek kaldığı yerden;
Her şey tekrar başlayacak: olabildiğince yorucu
olabildiğince yıpratıcı,
Hep o belirsiz randevu yüzünden

Umutlu günlerin sonuncusu da 
geçip giderek  bir papatyanın yaprakları arasından
terk edecek bekleyenlerini ve onlar
görüp irkilecekler ki:
Aşk: meçhul bir tabancadır 
ve herkesi vurur!
Yalnızlığın incecik sınırlarında
sayısız yürek düşüyorsa toprağa
tek nedeni budur.

Sabırla beklenen
Fırsat da, umut da
randevularına ya geç kalan, ya da hiç gelmeyen iki sevgili dosttur
ama avare duygular
nereye gidersen git
hep seninledir ve
kaybettiklerinin yerini alır

DÜN, BUGÜN, YARIN

Git, ama, 
geri dön buralara,
Çünkü mazin 
kucaklamaz seni bir daha,
Hatırla! sendin ilk terk eden.

Gör,
Şimdi'ndir kayıp giden ellerinden;
Ne denli istesen de,
Anlamaz seni,
anlatmaz kendini,
Boşuna bekleme istersen.

Henüz seninle değildir;
O çok inandığın geleceğin de,
Öyleyse bırak!
Kendi gelsin,
eğer bir gün, gelecekse;

Dün kayıp,
bugün meçhul,
yarın bilinmezse
Anla,
Biter biter başlar bu hikaye

UNUTULMAYAN     

Her anı bir sevgi,
bir neşeyle doludur
onunla yaşadıklarınızın;
Veya yeri doldurulmaz
güçlü kahramanıdır yaşamınızın;
En seçkin sevinçlerle birlikte
Sonsuz güvenler sunan ruhunuza.

Gün gelir,
sizden biraz erken ayrılır bu dünyadan;
Ya da çeker gider bir yerlere,
görünmez olur bir daha
Ama, her düşündüğünüzde onları!
yakıcı birer özlem olan hatıraları
Bir mutluluk alayı gibi
döner döner gelir gözlerinizin önüne,
Ne ölümleri, ne uzaklıkları
onu sizden ayıramaz
bir parçanız olmuştur o sizin

KENDİSİ GİBİ 

Bildiğin gibi değil,
başka bir şeydir sevmek:
Nedensiz bir duygu,
sebepsiz bir fiil,
sonsuza dek çarpsam, diyen yürek,
kendine benzemeyen bir çocuk ve biraz da hüzünlü bir şeydir;

Sözlerin ve bakışların sessiz randevusudur;
Eseri değildir o,bilincin, doğa'nın ve yalnızlığın!
Çünkü
çıkarsız, yalın ve
masum bir şeydir sevmek.

Bir ömür yaşasan bitmeyecek
bir hikaye,
Hızlı ve yürekten bir karar
...

Bildiğin gibi değil:
Başka,
daha başka bir şeydir
sevmek.

SAYFALAR

Özlenendin;
Sonbahar kaldırımları altın 

renklere boyadığı,
Güzel bir kadın cesaret bulduğu,
Bir yürek, yalnızlıktan sıkıldığı için özlenen..
Vitrinde güller
Boşa soluyor, derlerdi,
Mehtap günlerdir ne güzeldi!
Şık kapaklı romanlar ödünç alıp verirlerdi.
Geri dönerken,
gittiğin buluşmadan,
Özlenendin,
Şimdi bu müzik,
bu rüzgar,
bu yağmurla
hep özlenen 

UMUTTUR SENİN OLAN

Anlamalısın!
gün batarken uyanan, o renkleri,
Hınca hınç dolu sokaklarda yürüyenlere eşlik eden
dost renkleri
hepsi mutlu ve yardım sever,
hepsi dost ve sevecen renkleri

Ve geceyi!
mutlaka anlamalısın!
sarıp sarmalayıp
incecik ışığıyla her şeyi;
‘’yarın yarın,’’ diye düşler dağıtan!..

Ne yapıp edip anlamalısın olup biteni:
anlatmak ister çünkü her şey kendini, deliler gibi!

Bir çocuk, bir ağaç, bir köprü,
veya şimdi anımsanmadık o diğerleri;
Yaşayabilmek için
tutunurlar birbirlerine;
bir bütün olurlar sonra ve
hayat olur bu!
Anlamalısın!

SESSİZ SAHNE

Fotoğraflar vardır, 
sandıkların en diplerinde, az kullanılan çekmecelerde 
unutulmuş, solmuş, uçlarından yırtılmış;
kısa süreli ilgilerden sonra yeniden terk edilirler oldukları yere

Fotoğraftakilerden biriyse gayet mutsuzdur,
Umutsuzca izlemektedir köşesinden geçip gidenleri
Anlarsınız 
talihinde bir terslik olduğunu
bakınca yenik gözlerine

Eğer sorarsanız tanıyanlarına,
Hayatı bir felakettir:
sıradan, neşesiz,
eksik, zor.
yaşarken de ölürken de
hiç bir göz bebeğinde yer bulamamış ama  beklemiş 
hep beklemiş, yorulmuş, tükenmiştir

Konuşsa bir mucize gibi bir gün o fotoğraftaki,
anlatsa! bilsem neydi 
mutsuzluğunun nedeni 
Bilsem ve bağışlasam elimden geldiğince. 

YANLIZ SESLER

O, en dipteki yüzler:
dalgaların
eğip, büküp
tekrar tekrar düzelttiği:
hüzünlü yüzler.
Ve o berrak salınımlarıyla
en dipteki sözcükler;
Bir yürekte ölesiye yer tutmak isteyen,
yalnız ve sabırlı sözcükler:

Yaşamanın,
sevmenin,
gülümsenin yöntemini anlatırlar:
karşılıksız, yaşatmalısın
her şeye rağmen yaşatmalısın
sevgiyi, derler.

BİRİ VAR

Dünyada yaşayan her insan
bir olayın görgü tanığı gibidir ki:
Bu olayların hepsi de
birer harikadır; 
Ancak, 
insan kimseyi inandıramaz gördüklerine
Anlat şu hikayeni diyen de pek çıkmaz nedense

Derken gün gelir, biri
ilgilenir bir diğerinin hikayesiyle;
Gözlerini dikip gözlerine
dikkat kesilir söylediklerine ve
vazgeçmeye de niyetleri yoktur bu ilgiden,
Dünyanın geri kalanı da inanmaya hazırdır onlara,
Aşk böyle bir şeydir işte!

YAŞAMAYA DAİR

Tadını çıkarın yaşamın!
Unutmayın! tükenir günler ve ömürler,

Gün gelip sevdikleriniz terk etse de sizi
Boş verin, üzülmeyin:
Çünkü, kendi yalnızlığını arayan birer yolcudur hepsi.

''Sımsıkı sarıldıklarınız mı!?''
anımsanmaz olur onlar da bir kuşak geçtikten sonra
ama
Dert etmeyin bunu da
Çünkü eskimek de aşılmaz bir yasadır dünyada

En iyisi siz
Bir de şöyle düşünün:
Eğer unutmayacaksa sizi,
yaşarken üzerine bastığınız bir çakıl taşı,
veya sırtınızı dayadığınız bir ağaç
Olağanüstü bir hayattır  bu yaşadığınız sizinkisi.

ÇIKIŞ VAR

Yüzleri kızarmadan yazıp duranlar sanırlar ki
bu iş böyle hâl olacak:
İmâlarla anlatıldığında 
aşk kimseyi utandırmayacak(!)

Hayır hayır!
Yürürken bir gün yolda,
sizi göklere uçuran bir duyguyu tarif eder gibi rahat
anlatamayacaksınız onu;
Yıllardır aradığınız bir dörtlük gibi
soramayacaksınız her önünüze gelene .
Öyle sıkıntılara sokacak ki hepinizi
Sonunda razı olacaksınız müziğe,
en güzel müziğe!

MARİNA'NIN DÜŞLERİ

Uzakmı uzak bir ülkenin
Az bilinen bir şehrinde yaşayıp giden Marina'nın,
Düşleri vardı: gencecik, 
harikulade düşleri;
En önemlisi şunlardı:

Yaşadığı mahallenin en gözde kızı olmak;
Bir butik gibi dolu gardroplara sahip olmak;
Yürürken kaldırımlarda gizli salınışlarla,
erkekleri hoplatmak,
en yakışıklısı yere düşerken onu tutup,
bir kahraman olmak;
sonunda da onu ve servetini yönetip çok mutlu olmak(!)
Saymakla bitmezdi düşleri...

Düşleri vardı Marina'nın,
uçan bir ülkede yaşıyormuş gibi düşleri:
Biletler, kitaplar, valizler en yakın arkadaşlarıydı.
Sihirli birer tablo gibi değişen tren pencerelerinden 
gördüğü: karlı ovalar,
güneşli çöller,
yıldızlı gökler ah ne güzeldi!
Bin yıl sürmüş gibi mutluluk veren,
hiç bitmez diye düşündükçe
hızla sonu gelen yolculuklar ne güzel!

'İnsan dünyaya bir kere gelir'
gibisinden görüşleri vardı Marina'nın(!)
'Kişi güçlü olmalıdır' diyen prensipleri vardı(!)
'Yenilgiye tahammül edemem!' yollu şartları vardı(!)
Kaybettiğini hiç anımsamıyordu zaten;
Hatta, bazan amma da sıkılırdı kazanmaktan;
(Hayat Satrancının eğlencesi nerde kalıyordu o zaman?)
Hamleleri keserdi peş peşe,
perişan ederdi her hasmı kolayca
Kazanmak, hep kazanmak da çok güzeldi!

Ama bu mutluluğun sonu,
Ne yazık ki geldi bir gün:
Yanlış bir hamle yapıp,
Hiç olmayacak birine tutulduğu gün.

Bırakıp silahlarını teslim oldu durduk yerde.
Sorsanız sebebini,
aşk denen bela çıkardı karşınıza herhalde.
Kaldırdı düşlerini attı bir tarafa,
Saraylar yerine, gidip yerleşti küçük bir odaya,
Gözyaşı döktü, şiddet gördü,
Sefaletle tanıştı, güzelliği gölgelendi
Hayranları gördüğünde, ondan yüz çevirdi,
Sevdiği kişi içinse zaten bir değeri yoktu .
Bir yuvada didişen iki güvercindiler sadece.

Düştüğü bu durum için
bir anlayış geliştirdi Marina:
Aşkına karşılık edindiği bu felakete
'’normaldir'! dedi, '’olabilir’' dedi;
Belli ki şuuru tıkanmıştı,
Bir süre sonra bakışları donuklaştı,
Zaman geçtikçe de iyice durgunlaştı.
Hayatının en güzel günleri heba olup gidiyordu.

Bir gün,
bilge bir adam, görüp Marina'yı,
sordu hikayesini bilenlerden.
En doğru şekilde anladıktan sonra her şeyi
harekete geçti hemen.
Kahramanca bir plan yaptıktan sonra; tutup Marina'yı
sarsıverdi omuzlarından, ve
çok şey beklerken bu ani şoktan
...
Kendine gelmek şöyle dursun,
müthiş bir tavır koydu Marina,
intihar eden biri gibi
direndi direndi o adama;
kendini yerden yere vurdu.
Gerçekleri reddetti;
'ben iyiyim!' dedi,
ağlama krizlerine girdi,
(Görseydiniz, içiniz nasıl da sızlardı)
Ama adam vazgeçmedi kararından
üstelik çıkaracak kadar usta biriydi Marina'yı
bu karanlık dipsiz kuyudan;
Kurtarmalıydı, kurtarmalıydı Marina'yı
Marina'ya rağmen.
Böyle bir güzellik yitip gidemezdi göz göre göre,
çünkü her güzellik büyük zenginlik katardı çevresine;
''Ah Marina, anlamalısın,
yanlış düşlerin de vardı senin,
işte onlar mahvetti her şeyi!'' dediğinde,
Düşüp bayıldı Marina, olduğu yere.
Açtığında yaşlı gözlerini,
kollarında o adamın
Bir kâbustan uyanıyordu.

Aylar sonra bu olaydan;
Büyük, beyaz bir yelkeni kalkmak üzereydi şehirdeki limandan.
kayalık, kıpır kıpır, mavi renkli,
beyaz dalgalı limandan.
Yolcu kaynıyordu her taraf,
güneş yağıyordu şehre.
Marina bindi bu gemiye
Mutlu günlerinin kayıp fotoğraflarını
bulup geri getiren adamla.

Düşleri vardı yine Marina'nın, 
Yepyeni düşleri;
yaşayacaktı hepsini de doya doya ama
daha dikkatli olacaktı artık;
Mutluluk özen istiyordu çünkü, bunu anlamıştı

Yelkenlinin ardında bıraktığı uzun, beyaz köpük; bu hikayenin son satırı oldu.

UMUT DOLU 

Müşfik ve cömerttir güzellikler
gün gelir kucaklar ruhumu bilirim
aşkla yüklüdür
en güzel olan,
kuşkum yok bundan
bilirim

işte batan güneş,
işte sahilde kumlar,
ağaçlar yeşil yapraklı,
gökyüzünde mavi-gri kuşlar ardında
dost duruşlu bulutlar;
çok sürmez kucaklar beni
kucaklar hepsi de
bilirim

ŞEHİR ve HATIRALAR

Kavaklık'taki o taş ev,
Bulanık akan Allaben Deresi,
tutsam tutsam diye iç geçirdiğim
Kilisenin çatısındaki güvercinler

Gittiğim o sıkıcı okullar,
Sevdiğim kitaplar,
Çocukluk arkadaşlarım,
gençlik hatıralarım;

Güzel şeyler benimle kalın,
kötüler lütfen artık gidin
Hesaplaşmaktan öyle bıktım ki kendimle,
Yoruldum

Umurumda değil artık hatalarım
ve
başkalarının hataları..
Mesûl değilim ben geçmişten;
tecrübesizdim çünkü
acemi bir seyyah gibi
sürekli yolunu kaybeden;

Yeni bir sayfa açtım kendime, gelecek günler için;
Şu cümle yazılı en başında da:
‘’senin için yaşam budur işte!’’
Öyle olsun diyorum sadece


DÖNÜLMEZ YOLLAR

Yanlış sevgiliydi, ‘‘evet!’’ dediğiniz,
Dolayısıyla:
ne yağmurlu günleriniz bitti,
ne içinizdeki ateş söndü,
O büyük boşluk yüreğinizdeki,
acı veren ninni, dudaklarınızdaki
hep bu yüzdendi

Oysa ki,
doğru sevgili hep yanı başınızdaydı;
Bir çare gibi bekledi ellerinizi ve
bir gün çekip gidiverdi;
bomboş bakışlarla seyrederken gidişini 
gözünüzde tek damla yaş yoktu.
Sonra o büyük hayatınıza geri döndünüz
kurdukça küçülen, çoğalttıkça büzülen,
gram gram kullansanız da tükenen sevginizle bugünlere geldiniz
ama
Hiç bir şeye değmedi bu yanlışınız
Mutluluklara çıkamadı yolunuz
Derken günü geldi ve siz,
bu görkemli hatanızla buluştunuz
Hem de
bir daha hiç ayrılmamak üzere buluştunuz
herkes için var ama kendiniz için yoksunuz


ANLAT  BANA

Yaşadığım bu hayatı ve ayrıntılarını
bir süre sonra anımsamayacaksam bile!
Aslında, benim bir parçam değilse,
Biriktirip durduğum bütün bu hatıralar;
Ve günü geldiğinde
terk edeceklerse beni...
Söyler misiniz, acaba,
Neye yararlar?
Ve eğer sımsıkı soluduğum bu günler
Gün gelip benimle birlikte ölüp gideceklerse;
yaşarken
benim neyim oluyorlardı ki ?

KAYIP ARKADAŞ

Issız kayalıklar misali bir boşluktur
senden geriye kalan;

Yalnız rüzgârların estiği
Yolunu kaybetmiş yalnız kuşların gecelediği;
üzerinde tenha bir gökyüzünün yaşadığı
susuz kalmış dere kıyısıdır
bir çevre sorunu gibi
oyun bozan yokluğun

Şehirde yürüyüşlerdir;
tarlalar, ağaç altları
kalede gizemli gezilerdir yarenliğin

Evden kaçıp derelerde yüzmek
sonra bin pişman olmaktır hatıran
ve
bitmeyen bir çocukluktur
giderken unuttuğun
Şimdi kim bilir neredesin?


YAZ GECESİ

Gökte bir dolunay masmavi ışığıyla, suları doldurup taşırıyor;
Aylardan Haziran,
vakitlerden gece ve
gençliğinizden bir sene!

Kısa süreliğine uğradığınız
o sahil kasabasında
Ağaçların altında,
çimenlerin üstünde
sohbet edenler
birer ikişer evlerine döndü
ama siz
biraz daha kaldınız,
Bir yıldız yağmuru umarken belki de
uzaklardan bir yerden,
Tatlı bir gitar sesi,
ayaklarınızın ucuna kadar geldi
Bilin ki bu size ''misafirsever gecenin'' hediyesiydi.

HİÇ, DÜŞÜNDÜN MÜ?

Bir yokuştur hayat dediğin,
Binbir güzellik
Binbir sevilesi nesne
o yokuşta; gözlerine misafir olur
olmaz, olmaz ellerine

Özlemindir mavi deniz,
Sevdiğin bir orman kuytusu
Bir karlı dağ zirvesi dalıp gittiğin,
Ve ''sonsuz aşk'' o her şeyden çok istediğin!

Her güzellik silinmez bir anıdır 
terk ettiğin ve terk edildiğin o yokuştur hayat.
acısını bağrında taşıyan
Gün gelir, sessiz
tükenir gider


MUTLULUK

Çocuğunu kucaklayan 
annenin sımsıcak gururu,
Bir orman köşesinde
çalan orkestranın neşesi,
Öğleden sonra yağan
yağmurla gelen serinlik,
Hayata atılan bir delikanlının inanılmaz düşleri,
Genç bir kızın hafif gözyaşlı geceleri
ve daha neleeer neler;
saymakla bitmezler
Dünyadaki güzellikler;
Yaşayan ve yaşayacak herkes
pay alır umarım onlardan;
Kimsenin gözü arkada kalmaz

ÇIKMAZ

O eski sokağa gitmedim bir daha;
Yıllarımın benden çalındığı:
huzursuz, renksiz ve tehditkâr sokağa..

Günleriniz mutsuz geçerdi birbirinin peşi sıra
çocuklara bir kucak olmaz,
gençlere aşklar, mutluluklar vermezdi;
sevmek yasak,
cesaret önemsiz,
akılsa gereksizdi.
Güzellikler yok olup giderdi büyük hızla!

Yıllar geçti, bir daha gitmedim o sokağa
Ama dün gibi anımsıyorum hala;
Gökyüzü ve yeryüzü inanılmaz dardı orada

GÜZEL GÜNLER

Hatırlıyorum
o büyük salonda çalan flütü
Kalbime, sus, deyip dinlemiştim
Güzel bir rüya gibi, 
hatırlıyorum şimdi her şeyi:

Hoş bir bahar bitiyor
tatlı bir yaz başlıyordu
Güneydoğu'nun
o eski, küçük şehrinde
Bense, bir çocuktum henüz.
Hayatı yaşamak isteyen ölesiye!

O ve müziği ne güzeldi,
Elleri, gözleri ne güzel!
Sakin kıyılar misali yanında olmak ne güzel!

Uzun yıllar geçti üzerinden o günlerin,
O güzel kız, yetenekli ruhu, cömert dostluğu
dün gibi canlı kaldı hatırımda,
unutmadım, unutmadım!

YÜREĞİNDEK YER 

Aramaktan yorulmadığım  adres;  
Birbirimize yürüdüğümüz yol üzerindeki
yalnız ev!
Şimdi yıkıntıları üzerinde durduğum
tükenmiş labirent!

Çaba, kaos ve aşkın günleriydi,
tatlı bir gerçek, şaşırtıcı bir düştü 
bitmeyen bir akşam üzeriydi o evin verandasında 
hayal etiklerinse mutluluk ve yorulmayan sevgi üzerineydi
Parmak uçlarında yıldızlar, gökyüzünde bir deniz vardı

Teşekkürler
sabrın  için,
Uzun sürdü çünkü
İzlerini bulmam;
Seni gizleyen labirentteki!

Buydu seni tanıma biçimim:
Gözlerin,
bakımın,
giydiklerin ve 
her türlü hallerin,
bir vazoda buluşmuş güllerdi:
taze, hevesli, suskun.

Söylenemeyen,
zamanı gelince anlaşılan 
yüreğindeki o boş yer,
Yolumuzun sonudur.  


SUÇ BİZİM

Bazılarına yasaktır
Bazı şeyler
Gerçekten istiyorsa kişi o şeyi
Çalması gerekir(!)
Mesela bir kalbi sahibinden
Mesela lacivert bir geceyi dünyadan

Hakikaten yasaktır bazı şeyler kimilerine:
O yüzden gizli gizli kurulmalıdır o kişi, bir gönül tahtına;
Ya da sessizce firar etmelidir tutsak düştüğü gönülden

Ah hayat! suça iter bizleri:
yasak yağmuru dinmek bilmez
aşk bir yer altı faaliyeti
sevgi kaçak gidilecek bir ülke olur ve
suç bizim olur

----------------------------------